Altıntoprak'ın Tasarımlarıyla Çocuklar Altına Kaçırmayacak, Karanlıktan Korkmayacak
İzmir Ekonomi Üniversitesi Endüstriyel Tasarım ve Psikoloji Bölümü mezunu Nektar Ege Altıntoprak, son dönemlerde yüksek lisans hazırlıklarıyla meşgul. Yaptığı tasarımlarla giyilebilir teknoloji alanında emin adımlarla ilerleyen Altıntoprak ile çoçukların altına kaçırma sorununa karşı geliştirdiği "Moon" ve karanlıktan korkan çocuklar için tasarladığı "Hiro" adlı çalışmalarını hakkında konuştuk, keyifli okumalar.
Ekonomi Üniversitesi'nde çift ana dal yapmak ne demek! Çok zor olmalı!
(Gülüşmeler) Genellikle bu tepkiyle karşılaşıyorum ama benim için zorlu bir süreçti diyemem çünkü okuduğum iki bölümde birbirileriyle bağlantısı olan bölümlerdi. Bir tasarımı yapmak için kullanıcının psikolojisini iyi analiz etmek gerekiyor. O yüzden birbirlerini destekleyen alanlarda okumak bana ürün geliştirme aşamasında perspektifimin gelişmesine katkıda bulundu diyebilirim.
Eğitim hayatın boyunca Erasmus ile bir dönem İtalya'da eğitim almışsın. Yurt dışında aldığın eğitimin farkı var mıydı, sana neler kattı?
Yurt dışında farklı disiplinlerin eğitim anlayışını görmenin bana ve eğitim hayatıma katkıda bulunduğunu düşünüyorum. İtalya'nın en iyi üniversitelerinden birinde Politecnico di Milano'da eğitim aldım. Tasarım alanında dünyada isim yapmış eğitimcilerden ders almak, bana farklı bakış açısı sundu diyebilirim.
Peki ya yüksek lisans? Hangi alanda ilerlemek istiyorsun?
İnsan ve bilgisayar (teknoloji) üzerine yüksek lisans yapmak istediğim alan: Human-Computer Interaction. Bu alanlarda ilerlemek isteme sebebim ise; bilgisayar bilimi konusunda kendimi geliştirmeyi istememden kaynaklı. Ürünleri tasarlıyorum ama tasarladığım ürünlerin günlük yaşamda insan kullanımına ne kadar uyumlu olduğunu, bu projeyi gerçekleştirirken kullanılacak kod yazılımlarını bilmiyorum.
Yüksek lisansın için yurt dışı burslarına başvuru yaptığını duydum. Bunun özel bir sebebi var mı?
Yurt dışında giyilebilir teknolojiler çok revaçta. Mesela Amerika'da Washington ya da Georgia Üniversitesi'nde Human Computer Interaction (İnsan Bilgisayar Etkileşimi) alanında isim yapmış ve şahane örneklere sahip iki üniversite. Bu üniversitelerin birinden kabul alıp üzerine burs kazanabilirsem hayatımın değişim noktalarından birisi olabileceğini düşünüyorum.
İdolün var mı?
Pattie Maes. MIT'de tam da çalışmak istediğim konular üzerinde yoğunlaşan bir profesör. Alanında hem çok başarılı olması hem de güçlü bir kadın figürü olarak bana hep yol gösterici olmuştur. Onunla tanışmak en büyük hayallerimden biri.
Yaptığın çalışmalara benzer işler MIT'den çıkıyormuş. MIT ile çalışmak ister miydin?
Tabii ki isterdim. Uzun zamandır takipteyim. Son çalışmalarında uyku konusuna yöneldiklerini görebiliyorum. Giyilebilir teknoloji ile uykuyu birleştiriyorlar; hayatımızın büyük bir kısmını uyuyarak geçiriyoruz sonuçta. Geleceğimiz bu yönde ilerleyecek gibi geliyor bana.
BİZ BİR ŞEY YAPMALIYIZ!
Yaptığın tasarımlardan ön plana çıkan Moon'dan bahsedelim mi biraz. Ne işe yarıyor "Moon"?
"Moon", altına kaçıran çocuklar ile ilgili bir proje. Altına kaçıran çocuklar belirli bir süre bileklik ile yani "Moon" ile uyuyorlar. Bu süreçte "Moon" çocuğun altına kaçırmadan önce ki vücut reaksiyonlarını ölçüyor ve bunun sonucunda tahmini bir veri çıkartıyor. Örneğin bir çocuk genelde akşam 3 gibi altına kaçırıyorsa saat 2'de çocuğa belirli uyaranlar gönderiyor; koku, ışık, ses, titreşim gibi... Bu uyaranlar çocuğun tam 3'de uyanmasını ve böylece lavaboya gitmesini sağlıyor. Uyaranların yavaş yavaş gönderilmesi ve uyandırılma işleminin zamana yayılması sürecinin sebebi ani uyaranlar ile aniden uyandırılmak, çocuğun psikolojik sağlığı için iyi bir durum değil.
"Moon"un süreci ise şu şekilde gelişti; gelişim psikolojisi dersinde fizyolojik eğitim de alıyorsunuz. Altına kaçırma birçok çocukta görülen ve zamanla geçen bir durum ama görüyoruz ki altına kaçırma durumu bazı çocuklarda devam ediyor. Bu gerçekten hayatlarına çok etki eden bir durum. Gerginlik yaratıyor, çocukların sosyalleşmesini engelliyor, utanç duymasına neden oluyor. Neden çocuklar bunu yaşamak zorunda kalsınlar ki? Zaten çok ağır bir yük onlar için ve bu yükü 7-8 yaşlarında bir çocuğun omuzlarına yüklüyorsunuz. Bu durum beni çok etkiledi. Bu projede 'biz bir şey yapmalıyız' duygusuyla hareket ettim. "Moon" öyle çıktı açıkçası. Ayrıca belirtmek isterim ki danışman hocalarım da tasarım süreçlerinde çok fazla destek oldular, özellikle bölüm başkanımız Can Özcan'nın emeği büyüktür.
Moon'a benzer çalışmaların var mı?
"Hiro" adında bir projem daha var; karanlıktan korkan çocuklar için yaptığım bir proje bu. Çocukların birçoğu karanlıktan korkuyorlar ama belli bir noktada bu durum artmaya başladığında ya da bu süreç uzamaya başladığında sıkıntılar oluşmaya başlıyor. Anneleriyle beraber yatıyorlar, uyumaktan korkuyorlar vs. "Hiro": Çocuklar uyumaya başladığı zaman ışıkları kapatan uyanmaya başladıklarında ışıkları açan anneyle iletişim halinde, farklı farklı uyaranları kullanıp onların bu süreçlerini kolaylaştıran bir giyilebilir teknoloji.
HER ŞEY BİR HAYAL İLE BAŞLIYOR!
Anlattıkların hayal gibi ama sen bunları gerçekleştiriyorsun, harika!
Çok klişe olacak ama her şey bir hayal ile başlıyor. Tasarım farkındalık yaratmakla ve farkındalık yaratıp bu problemlere çözüm bulmakla alakalı bir şey. Çocuklar rahat uyusun.
Aileler sana nasıl ulaşıyorlar, ürünlerini nasıl kullanabiliyorlar?
Şu anda iki projede test aşamasında çünkü daha önce bunun gibi projeler yapılmamış. Her projede bir şeyleri bilimsel bir gerçeğin üzerine oturtmaya çalışıyorum. Forumlarda 'çocuğum karanlıktan çok korkuyor, karanlıktan korktuğu için altına kaçırıyor' gibi birçok paylaşım var. Daha iyi anlayabilmek için senin gibi röportaj yapmam gerekebilir. (Gülüşmeler)
Ürünlerini geliştirmeyi düşünüyorsun, bu gelişim için ihtiyaçların neler?
Kesinlikle bir ekip diyebilirim. Projeleri gerçeğe dönüştürecek mühendisler, yazılımcılar gerek. Projelerde onların bakış açısıyla değiştirebileceğimiz noktalar olacak. Başka disiplinlerin bakış açıları gerekiyor bence tabii bir de sponsor.
Seni yetiştiren anne babayı da tanımak isterim açıkçası.
Annem (Ayşe Ender Altıntoprak) ile babam (Zekai Altıntoprak) sağlık sektöründe çalışan insanlar; ikisi de doktor. İnsanların problemleriyle birebir ilgileniyorlar. Çocukluğumdan beri bana öğrettikleri bilinç şuydu: "Bazı insanlar kendi problemlerini fark edemeyebilir ya da çözüm bulamayabilir ama sen fark et, sen yardım et". Ailem, her zaman benim için yol göstericiydi, çok şanslıyım.
Yaptıklarından ve hayatından mutlu olabildiğini gözlerinden görüyorum; ışıldıyorsun. Sence bu mutluluğun sırrı nedir?
Çok klişe bir tane daha geliyor, hazır mısın? (Gülüşmeler) Yaptığım iş beni çok mutlu ediyor. Bir insanın hayatını daha iyi noktaya taşıyabilmek, beni mutlu ediyor.
Azminin arkasında kendine verip de tutamadığın sözler olup olmadığını merak ediyorum.
Her pazartesi yeme düzenimi, uyku düzenimi ayarlıyorum ama her seferinde bu kaçıyor çok şaşırtıcı değil mi? (Gülüşmeler)
Projelerinin yolu bir şekilde uykudan geçmiş. Peki senin uyku düzenin nasıl?
Çok kötü. (Gülüşmeler) Son dönemlerde projelerle ilgili o kadar çalışmam gerekiyor ki kendi uyku düzenime az zaman ayırabiliyorum ama diyorum ya her pazartesi hallediyorum ben o işi. (Gülüşmeler)
Son olarak söylemek istediğin bir şey var mı?
'Çocuktur anlamaz ve bu süreç gelip geçer' algısı çok yanlış! Çocukların hayatlarını daha iyi kılmak gerçekten bizim görevimiz. Umarım herkes bu durumun bilincindedir. Röportaj için teşekkürler.