Beril İrman - Hayal Gücü Büfesi
Türlü disiplinlerde üretme arzusuyla ve yönetmenliğin birçok sanat dalını aynı potada eritebileceği bir alan olduğuna karar verip Fim tasarım ve Yönetmenliği okuyan Beril İrman; yazıyor, çiziyor, müzik yapıyor. Beril, içinden gelen heyecanla üretiyor ve yaşıyor. Çoğumuz büyüdükçe hayal kurmayı unuttuk ama Beril, olgunluk olgusundan kopuk, kendi zamansızlığında gördüklerinden etkilenmeyi bırakmamış ve inatla şaşırmış hem de gezegene yeni inmiş bir yabancı edasıyla şaşırmış. Güzel şeylere bakmayı çok seven Beril; güzel şeyler var olmaya devam ettikçe “hayal gücü büfesi” olmaya devam edecek.
Ekşi sözlükte senin için "hayal gücü büfesi" tanımını yapmışlar. Sen kendini nasıl tanımlarsın?
İnsan algısı çok değişken, günbegün insanın kendine ve çevresine dair yarattığı imaj ve tanımlar değişiyor. Ben de tanımsız kalıp; değişen, akan, dönüşen, gelişen, tanımsız, özgür bir zihinle kalmayı arzuluyorum. Yaptığım işe beni yönlendirenin güzel şeylere bakmayı çok sevmem olduğunu söyleyebilirim ve güzel şeyler var olmaya devam ettikçe “hayal gücü büfesi” olmakla sorunum olacağını sanmıyorum.
Çocukken hepimizin hayal gücü yüksekti. Büyüdükçe hayal kuramaz olduk, sen hayal gücünü nasıl korudun?
Öncelikle bu harika soru için teşekkür etmeliyim. Hayal kurmanın özünde çocuk kalabilmeyi başarabilmek yatıyor bence, ki içinde yaşadığımız gerçekliğin bütünü özünde birer hayalden ibaretti. Çocukken ki pür ve bir o kadar da girift zihinlerimizi köreltmeden koruyabilme başarısı, bir nevi direniş ve boyun eğmeyiş sonucu elde edilebilir bence. Bulutlara bakıp gözlerim dolarak hayranlıkla onlara hayret ettim hep. Etrafımdaki tüm makro ve mikro kozmos mucizelerini gezegene yeni inmiş bir yabancı edasıyla şaşkınlıkla algılıyorum hala. Hepimiz kendi gerçekliğimizin yaratıcılarıyız ve tanrı/çocuk kalabilmenin altında hayallerin en saf materyalleri olan doğaya olan hayranlığı köreltmemek ve ilkel benliğimizi hatırlayıp bir zamanlar çocukken yaptığımız gibi zamansız bir algı içinde olabilmenin yattığına inanıyorum. Yetişkinliğin verdiği sorgulamama ve yaşamı normalleştirme zorbalığını bir kenara bırakıp sık kullanılan bir kas gibi zihnimizdeki çocukla gezintiye çıkmak gerek. Ben de olgunluk olgusundan kopuk, kendi zamansızlığımda gördüklerimden etkilenmeyi bırakmadım ve alışmadım onlara. İnatla şaşırdım.
Tasarımlarında psychedelic öğeler dikkat çekiyor. Peki yaşam tarzı olarak da psychedelic kültürü benimsiyor musun?
Psychedelic estetiği tahayyül gücünün aşımının görselleştirilmesi olarak görüyorum. Tüm imgelerin aynı anda bir arada bulunduğu bütünsel bir algılayış hali benim için. Pyschedelic bir yaşam tarzım var diyemem. 60'lardan bu yana çok geniş spektrumda budaklanan bu kültürün ve estetik görüşün devamı olarak değil, içimden gelen heyecanla üretiyorum ve yaşıyorum. Rüyalar, bilinç, paralel evrenler, sonsuz zihin gibi kullandığım ortak imgelerin de kolektif bilinçaltında hayal gücünün tarih boyunca görselleştirilmesi için benzer imajlar kullanmasına bağlıyorum.
Örnek aldığın, etkilendiğin veya tarzı ile seni kendine hayran bırakan illüstratörleri/yönetmenleri/sanatçıları bizimle de paylaşır mısın?
Bazen öyle işlerle karşılaşırsınız ki kendiniz yaratmışsınız gibi hissettirir, öylesine sizdendir. Birçok müthiş isim var bana bunu hissettiren fakat ilk olarak aklıma sinematik yönden çok etkilendiğim Alejandro Jodorowsky, Michel Gondry ve Terry Gilliam geldi. Charlie Kaufman ise en yakın hissettiğim senaristlerden. Pablo Amaringo'nun çizimleri beni çok içine çekiyor. Henry Hudson ve Vladimir Stankovic yeni keşfettiğim ve hayran olduğum sanatçılardan. Davor Gromilovic'in işleri çok etkiliyor beni. Retro Sci-fi art akımından da beslendiğim birçok isim var. Aa bir de Robert Steven Connett hayranıyım! Eskilere gidersek Hieronymus Bosch'un tüm detaylarına bayılıyorum. Ne zor soruymuş sürekli yeni isimler geliyor aklıma adını sayabileceğim onlarca sanatçı var :)
Film tasarımı ve yönetmenliği okudun, harika illüstrasyonlar yapıyorsun, peki animasyon alanında çalışmaların oldu mu/ olacak mı?
Öncelikle teşekkür ederim. Evet türlü disiplinlerde üretme arzusu ve birçok sanat dalını aynı potada eritebileceğim bir alan olduğuna karar vermem sonucu yönetmenlik okudum, kendi yarattığım mekanlar ve karakterleri anime etme işi çok istediğim bir şey. Daha önce ufak animasyon işlerim oldu fakat tamamını benim yazıp, çizip, yönettiğim bir animasyon projem var. Bunun için animasyon tekniğinde kendimi geliştirmeye çalışıyorum.
Soundcloud'ta da varsın, müzik hayatının neresinde?
Görsel sanatlarla ilgileniyorum fakat müzik hep yaratım sürecimin ve hayatımın büyük bir parçası oldu. Tabi bu süreçte ailemin payı çok büyük özellikle babamın beni Rock klasikleriyle büyütmesinden sonra küçük yaşta gitar ve piyano çalmaya başladım. Dürüst olmak gerekirse sonrasında biraz ihmal ettim fakat hep iyi bir dinleyici olduğumu söyleyebilirim. 2014 yılında RadioMood'da içerik editörlüğü yapmaya başladım. Şu an ukulele çalıyorum ve mızıkada kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Elektronik ortamda yaptığım ufak demo kayıtlarım var. Yaptığım parçaları kullanacağım bir video-art serisi için görüntüler toplamaya başladım. İlerleyen zamanlarda ise hızımı alamayıp animasyon klipler yapma gibi planlarım var.
Cam kenarı mahsulleri ismi nereden geliyor? Blog'una en son 2016 yılında yazı girmişsin. Neden yazmayı bıraktın?
Yakalandım! Cam kenarı mahsulleri aslında bir seyahat sırasında camdan yolu seyrederken karaladığım bir yazıda geçiyordu, sonrasında anlık bir hareketle blog’un adı yapıverdim. Aslında yazmayı bırakmadım, senaryoma yoğunlaştığım için daha çok içime döndüğüm bir yazma sürecine ihtiyaç duydum ama hep defterlere yazmaya devam ettim. Çok yazı birikince de biraz üşengeçlik yapıp blog’a girmedim. Şimdi ise uzun ve kısa metrajlı senaryolarımda geçen hikayeleri çizmeye başladım fakat Cam Kenarı Mahsulleri devam etmek istediğim bir proje, yakın zamanda tekrar aktifleştirmeyi düşünüyorum.
Şu an hangi projeler üzerinde çalışıyorsun?
Şu an beni gerçekten çok heyecanlandıran projeler mevcut. Bir Pop-Up kitap tasarımı projem var. Bunun için yazdığım absürd-sürreal bir hikayeyi çiziyorum ve üç boyutlu kitap tekniği için egzersiz olarak origamiler yapıyorum. Aynı zamanda animasyon alanında da digital teknikten ziyade kendi yaptığım kukla, heykel, kağıt figürleri stop motion olarak anime etmek istiyorum bunun için illüstrasyonlarımı farklı materyaller kullanarak üç boyutlu hale getiriyorum. Bu projeler sebebiyle materyal kullanımı olarak kağıda yoğunlaştığım bir dönemdeyim.
Hangi alanda uzmanlaşmak istiyorsun?
Botanik, zooloji ve juggling.
Sence yaşamdaki görevin ne? Ne için yaşıyorsun?
Hayattaki amaçların birer arzu nesnesi haline getirilmesi kaçındığım bir durum. Bu amacın hayatta yaptığımız ruhsal yolculuğun kendisi olduğunu düşünüyorum. İnsan öyle bir varlık ki kendisini ve çevresini iyileştirip, güzelleştirebilecek bir potansiyele sahip. Ben de bu potansiyeli sonuna kadar kullanarak bir yandan da üreterek var olmaya çalışıyorum. Algılanacak, okunacak, görülecek, dinlenecek, öğrenilecek ve sevilecek mucizelerle dolu etrafımız hem onları görebilmek için kalbimi ve zihnimi açık tutmak hem de bu mucizelerden birinin yaratıcısı olabilmek için yaşıyorum.
Sence yeryüzündeki en büyük gizem ne?
Adını koyamadığım, koyamayacağım bir gizem bu. Yine de bu gizemin; düşlediğim var olmayan bitkilerin, mekanların, canlıların ve renklerin, yalnızca rüyalarımızda sezebildiğimiz hislerin, sadece düşlerimizde var olan evrenlerin (ki bence daha gerçekler), bende uyandırdığı merakın etrafında gezindiği istikamette olduğunu düşünüyorum. Ben de bu istikamette gideceğim.