Bir Mahallenin Hafızası: Kale Sergisi 3 Kasım'da Açılıyor
Kentsel mekânlara ve yaşam kültürüne ilişkin yapılan görsel çalışmalar ve sözlü anlatılar, değişim ve dönüşümün çok hızlı yaşandığı günümüzde, kentlerin geçmişteki ve/veya bugünkü durumlarına dair kayıtlı olmayan, sadece o kente özgü olan bilginin üretilmesini, belgelenmesini sağlaması açısından önem taşır. Bu amaçla Sarı Denizaltı Sanat İnisiyatifi tarafından planlanan Mahallenin Hafızası: Kale sanat projesi, İzmir’in Bergama ilçesindeki Pergamon Akropolü’nün eteklerinde, yüzlerce yıllık bir süreçte Rumlar’ın, Ermeniler’in, Müslüman muhacirlerin, mübadillerin ve günümüzde sayıları giderek artan metropol kökenli yeni nesil göçmenlerin yaşadığı üç mahalleyi kapsayan halk arasındaki ismi Kale Mahallesi olarak geçen bölgeye odaklanıyor.
1 Haziran’da başlayan ve Kültür için Alan tarafından desteklenen projede 10 fotoğrafçı ve görsel sanatçı mahallenin kent belleğindeki yerini psikocoğrafya, kentsel mekân, bireysel bellek, yaşam kültürü ve sözlü tarih kavramlarıyla birlikte ele alan atölyeler, seminerler ve uzman sunumlarına katıldı. Sarı Denizaltı Sanat İnisiyatifi’nden Günseli Baki ve Yücel Tunca’nın koordinatörlüğünde yürütülen projeye katılan Arzu Ece Şahin, Ayfer Yıldız, Burcu Işık, Eren Sulamacı, Fatih Kurunaz, Nesrin Ermiş Pavlis, Pınar Boztepe Mutlu, Rabia Başa, Seda Tulun, Tuğba Yılmaz’ın üretimlerinin sergilendiği Bir Mahallenin Hafızası: Kale sergisi 3 Kasım'da ilk olarak Bergama’da Kale Mahallesi’nde açılıyor. Bir Mahallenin Kayıtları ve Bir Mahallenin Keşfi olarak iki bölümden oluşan sergi 12 Kasım’a kadar Bergama’da; Konak, İzmir’deki K2 Güncel Sanat Merkezi’nde ise 18 Kasım-5 Aralık tarihleri arasında görülebilecek.
Çok katmanlı kültürel birikimiyle Kale Mahallesi, Bakırçay Ovası’na doğru hızla büyüyen yeni Bergama'ya kendini yeterince anlatamazken, yakın bir gelecekte turistik bir tüketim alanına dönüşmenin endişesini taşıyor. Tüm bu açmazlarına rağmen, renkli bir hayatı barındırmaya devam eden, devinim halindeki Kale Mahallesi’nin kent belleğindeki yerini geçmişin ve şimdinin izinde saptama, belgeleme ve yorumlama amacını taşıyan sergi ile mahallenin turistik bir alandan ziyade iletişime ihtiyaç duyan, paylaşıma açık, ilham verici ve derinlikli yapısının görünür kılınması amaçlanıyor.
Serginin Bir Mahallenin Keşfi bölümünde katılımcılar bir duyumsama ve deneyime dayanan psikocoğrafya kavramının yöntemlerini kullanarak Kale Mahallesi’nde gerçekleştirdikleri yürüyüş deneyimini anlatıyor; öznel anlatılarıyla bir mahalle temsilini ortaya çıkarıyor ve mahalle belleğini öznel anlatılarla yeniden inşa ediyor.
Arzu Ece Şahin, kendini yabancı hissettiren her şeyin peşine takılarak gerçekleştirdiği yürüyüşünde mahallede evlerin duvarlarından dışarıya taşanları anlatırken, yabancı olmak üzerinde duruyor. Ayfer Yıldız, gündelik hayatımızın tekrarlarından kopma olarak gördüğü yürüyüşünde taşların arasından çıkan bitkileri yaşamı hissettiren ve ancak yürürken duyabileceğimiz bir ses olarak betimliyor. Burcu Işık, kapılarına kilit vurulmuş artık içinde yaşam olmayan evler üzerinden kilitlemek ve kapatmak kavramları yerine, açmanın anlamını sorguluyor. Kapatmaktan çok açmayı, kilitten çok anahtarı düşünmemizi istiyor. Eren Sulamacı, birbirinden bağımsız katmanlar oluşturan; zamanın, kavramların, fikirlerin aynı yüzeyde buluşmasını palimpsest kavramı üzerinden ele alıyor ve bu buluşmayı Kale Mahallesi’nde geçmişin ve bugünün izleriyle görünür kılmaya çalışıyor. Fatih Kurunaz, mahallenin mimarisine dikkat çekerek, mekânlarda kullanılan farklı malzemelere odaklanıyor. Mahallenin geçmişine ve bugününe bu malzemeler üzerinden gönderme yaparak, dar sokaklar ve yokuşlar üzerinde kat kat biriken mahalle temsilini üç boyutlu görsellerle anlatıyor. Kentlerde artık görmeye alışkın olmadığımız kapı önü merdivenlerinin bir dinlenme mekânı olduğuna dikkat çekiyor. Nesrin Ermiş Pavlis, bir köpeği takip ederek mahallenin sınırlarında ve tekinsiz sokaklarındaki yürüyüş deneyimini aktardığı çalışmasında farklı bir mahalle temsilini gözler önüne seriyor. Ayna metaforunu kullanarak Kale Mahallesi’ni kırık bir aynanın parçalarına benzetiyor, zihninde bugünü geçmişle birleştirerek yeniden inşa ediyor. Pınar Boztepe Mutlu, yürüyüşün belleğimizdeki izleri ortaya çıkaran doğasına odaklanıyor. Geçmişte olduğu gibi bugün de tekrarladığı zihin kayıtlarını birleştirerek bir görsel bellek haritası çıkarıyor. Mekânların ve nesnelerin sokağa bıraktıkları gölgeleri takip ediyor ve Bergama’da antik dönemlerdeki yöntemlerle üretilen parşömen kâğıdına, güneş baskı yöntemiyle Kale Mahallesi’ndeki bitkilerin gölgesini bir bellek kaydı olarak bırakıyor. Rabia Başa, ilk kez geldiği Bergama’da Kale Mahallesi’nin tekinsiz sokaklarına, çıkmazlarına doğru yaptığı yürüyüşünde, terkedilmiş evlere giriyor. Evlerde, sokaklarda geçmişin izini sürüyor. Seda Tulun, mahallede kamusal ve özel alanın iç içe geçmesini, evlerin önlerine konulan kanepeler, koltuklar ve ev içi eşyalarına odaklanarak anlatırken Tuğba Yılmaz, mahallede sıkça görülen sarmaşıklara ve evleri saran bitkilere odaklanarak, sarmak kelimesini sorguluyor. Sadece etrafını çevirmek anlamına gelmeyen “sarmak” bu mahallede aynı zamanda geçmişi de kucaklamak anlamına gelebilir mi sorusunun cevabını taş duvar dokularında arıyor.
Fotoğraf ve sözlü tarih çalışmalarıyla mahallenin dünü ile bugünü arasında bir hafıza köprüsü oluşmayı hedefleyen serginin Bir Mahallenin Kayıtları bölümü ise katılımcıların üç ay boyunca çalıştıkları mahallede ürettikleri dokuz sokak monografisi ve sekiz portre hikâyesinden oluşuyor.
Pergamon Akropolü’nün taçlandırdığı Kale Tepesi’nin ikisi çıkmaz, yedi sokağına; Kale Mahallesi’nin en önemli meydanı olan Domuz Alanı’na ve mahallenin bir bakıma ova düzlüğündeki sınırını oluşturan Kınık Caddesi’ne odaklanan monografi çalışmaları, mekân ve insan ilişkisini, kültürel ve ticari bağları, geleneksel mahalle hayatının ritmini kavramaya çalışıyor; yüzyılı aşan bir zaman diliminde birikenleri ortak hafızaya kaydetmeyi deniyor.
Mahalle kayıtlarının ikinci kısmını ise Kale Mahallesi sakinlerinden Ali Yurtseven, Ayfer Şaşmazer, Ayşe Üregen, Cavidan Çobanoğlu, Cengiz Kızılık, Efe Nazım Arslançelik, Fikriye Ertop ve Makbule Çelen’in biyografik anlatılarına, güncel ve aile arşivlerinden fotoğrafların eşlik ettiği portre hikâyeleri oluşturuyor.
Projenin, sokak monografileri ile portre hikâyelerini bir araya getirerek gündelik hayatın sıradan tarihini kayıt altına almak üzere tasarlanan Bir Mahallenin Kayıtları bölümü, tarih yazımının yaygın biçimine karşı duran bir yaklaşımla, muktedirlerin ve ünlülerin tarihi yerine büyük çoğunluğun iddiasız temsilcilerine, onların rutinlerine, farklılıklarına yoğunlaşarak kadim bir kentin yakın tarihini yeniden yazmayı deniyor.
Kapak Fotoğrafı: Rabia Basa
Sarı Denizaltı Sanat İnisiyatifi Hakkında
Sarı Denizaltı, görsel sanat ve görsel kültür üzerine projeler üretmeyi hedefleyen; sergiler, söyleşiler ve atölyeler düzenleyen, kâr amacı gütmeyen bağımsız bir sanat inisiyatifidir. Günseli Baki ve Yücel Tunca tarafından, etkinlikler ve atölyeler düzenleyen bir mekân olarak Mart 2018’de İzmir’de kurulan Sarı Denizaltı, 2019 yılından itibaren proje bazlı üretimlere ağırlık vererek çalışmalarını sanat inisiyatifi olarak sürdürme kararı aldı. Farklı konu, fikir ve kavramlar üzerinden bir diyalog ortamı oluşturmaya çalışan inisiyatif, diğer sanat disiplinleriyle de etkileşimde bulunan güncel fotoğraf çalışmalarını destekler ve bu üretimlerin gerçekleştirilmesi için alan açar. Hiyerarşik, cinsiyetçi, ırkçı ve milliyetçi yaklaşımları reddeden, üretimlerini evrensel bir bakışla gerçekleştirmeye özen gösteren Sarı Denizaltı Sanat İnisiyatifi, bireysel proje bazlı üretimlerin yanı sıra ortak çalışma ve kolektif üretimi önemser, bu bağlamda çağrılı kolektif sergiler ile görsel sanatlar alanında bilgi, düşünce ve deneyim paylaşımına katkıda bulunacak söyleşiler ve atölyeler düzenler.