Doç. Dr. Itır Erhart: Gezegen için adım atmak anlamlı yaşamlar sürmemizi sağlıyor
Doç. Dr. Itır Erhart, İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde akademisyen. Aynı zamanda sosyal girişimci olan Erhart, 2009 yılında Fark Yaratanlar programına konuk oldu ve 2014 senesinde Ashoka Fellow seçildi. İnsan hakları, toplumsal cinsiyet, spor sosyolojisi, cinsiyet ve medya üzerine dersler vermeye devam eden Itır Erhart, Adım Adım ve Açık Açık isimli iki sosyal girişimin de kurucularından. Adım Adım yardımseverlik koşu oluşumu, Açık Açık ise gönüllü olmak isteyenler için bir rehber niteliği taşıyor. Açık Açık'ı ziyaret eden kişiler gönüllü olmak istedikleri alanları, kuruluşları seçebiliyor ve bu kuruluşların geçmiş ve güncel finansallarını inceleyebiliyorlar. Itır Erhart, uzun yıllardır sıkı bir aktivist ve eğitim görevlisi olarak yaşamını sürdürüyor.
Erhart geçtiğimiz aylarda İzmir Büyükşehir Belediyesi desteğiyle hayata geçirilen FikrimİZ Gıda ve Sosyal Girişimcilik Programları kapsamında “Sosyal girişim nedir, sosyal girişimci kimdir?” konularında ise ders verecek. Kendisiyle Türkiye'deki gönüllülük durumunu, Adım Adım'ı, yardım etme bilincinin nasıl oluşabileceğini, pandemi döneminde gönüllü olmayı konuştuk.
Yardım temelli bir kuruluş, oluşum kurarken yaşadığımız coğrafyayı ve coğrafyanın dinamiklerini çok iyi tanımamız gerektiğini söylüyorsunuz. Bir yardımseverlik projesinin ülkemizde ne kadar uygulanabilir olduğuna karar vermenin kriterlerinden bahseder misiniz?
Aslında sahayı tanımak her oluşumun başarısı için kritik önem taşıyor, bana sorarsanız. Kuzey Amerika’da, Japonya’da ya da dünyanın başka bir yerinde çok başarılı olmuş bir yöntemin Türkiye’de benimsenme ihtimalinin ne kadar yüksek olduğunu sahaya çıkmadan bilemezsiniz. Anketler ve paydaş görüşmeleri size uygulanabilirlik konusunda ipuçları verecektir. Benzer yöntemleri denemiş ve başarısız olmuş kişilerle de görüşmek çok önemli bence. O başarısızlık deneyimlerinden öğrenecek çok şey olduğunu düşünüyorum.
Sivil toplum kuruluşlarının bireylerden, bireylerin ise sivil toplum kuruluşlarından pek bir beklentisi, umudu yoktur normalde. Sizin güvenilirlik anlamında attığınız en önemli adımlar nelerdi?
Biz Adım Adım’ı kurarken dayanıklılık artırıcı sporlar aracılığıyla STK’lara kaynak yaratmayı ve onların farkındalıklarını artırmayı hedefledik. Bireyleri koşularımıza davet ettik ve onlarla birlikte antrenman yaparken, sonrasında kahvaltı ederken, onları STK temsilcileri ile bir araya getirdik. Hem onlar hem biz bireylerin fark yaratma gücünü anlattık sürekli; uluslararası örnekleri paylaştık. STK’lara da çok sayıda birey destek verirse kaynağın çok daha sürdürülebilir olacağını anlatmaya çalıştık. Tabii burada çok kritik olan, birlikte çalıştığımız tüm STK’ların şeffaf ve hesap verebilir olması. Toplanan her liranın nereye gideceğini ve sonrasında da etkisini görme imkanı var bağışçının.
Kolektif yardımseverlik koşusu ile kaynak ve farkındalık oluşturuyorsunuz. Koşu ve bağış arasında çift yönlü bir iyilik akışı var gibi. Oluşumun kolektif olmasının sivil toplum kuruluşları ve bireyler üzerindeki etkileri neler?
Birlikte, bir arada durmak her şeyden önce iyi geliyor. Yalnız olmadığımızı, büyük bir ailenin parçası olduğumuzu hatırlatıyor. Kolektif hareket edince etki de büyüyor tabii. Sivil Toplum Kuruluşları’nın bir arada durması, birbiriyle dayanışması, birbirinden öğrenmesi de tüm ekosistemi güçlendiriyor aslında.
Hayırseverlik endeksinin bir nevi ülkelerin empati sıralaması olarak değerlendirilebileceği düşünülüyor. Türkiye’de ise 2010 ve 2014 yıllarına baktığımızda gönüllülük ve bağış oranlarının düştüğünü görüyoruz. Bu düşüşte içinde bulunduğumuz koşulların ne kadar etkisi var?
Evet, gönüllülük ve bağışçılık söz konusu olduğunda dünya ortalamasının oldukça altındayız. Bunu daha çok bağışçılık ve gönüllülük kültürünün hala gelişmekte olması ile açıklayabiliriz bence. Kişi başına düşen gelirin bizden çok düşük olduğu ve bağışçılığın ve gönüllülüğün çok daha yaygın olduğu ülkeler var. Benim sahada olan bir gözlemci olarak gördüğüm aslında arttığı. Sırf Adım Adım üzerinden bağış yapmış yaklaşık 800 bin bağışçı var. Gönüllü koşucu sayımız 93 bin. 12 yıl önce bu rakamlar sıfırdı. İhtiyaç Haritası’nın, TOG’un, Ahbap’ın da yaygın gönüllülük ağları var. Bence gönülülük de bağışçılık da gelişiyor. Kimi dönemlerde azalıyor biraz ama size şunu söyleyebilirim ki en azınan Adım Adım datasına baktığımızda krizler (pandemi dahil) bağış davranışını olumsuz yönde etkilemiyor pek.
Kişilerde hiç tanımadıkları birine, hayvana, doğaya yardım etme bilinci nasıl oluşturulabilir?
Sanırım önce yaşamlarımızın birbirine ne kadar bağlı olduğunu hatırlatabiliriz; Covid-19 bize bunu gösterdi yeniden. Sonra ben 17 SDG üzerinden gezegenin ve bizim sorunlarımızı anlatıyorum ve bunların üstesinden ancak hep birlikte aksiyona geçersek gelebileceğimizi söylüyorum.
Bir diğer nokta da mutluluk; başka canlılar için, gezegen için adım atmak, bir şeyler yapmak bize iyi geliyor, mutlu olmamızı, anlamlı yaşamlar sürmemizi sağlıyor.
Ne kadar küçük yaşta bu kavramlarla tanışırsak ve hayatlarımızın birbirine ne kadar bağlı olduğu bilinciyle büyürsek o kadar iyi bence.
Bir şeye dikkat çekmek için fiziksel olarak orada olmak gerektiğini söylüyorsunuz. Pandemi döneminde bu fiziksel kısıtlamaları nasıl aştınız?
Orada olmadan orada olmaya çalıştık hep birlikte. Saha yoktu, yarışların çoğu yoktu ama yine de birbirimizi ve yaptıklarımızın sonucunu görebiliyorduk.
Örneğin uzaktan eğitime geçilip dijital uçurum daha da artınca İhtiyaç Haritası, TOG ve biz Bilgi Üniversitesi’nden birkaç hoca bir araya geldik ve "Bir Bilgisayarın Olsun" adında bir kampanya başlattık. İhtiyacı olan öğrenciler ile destekçiler buluştu. Kampanya hala devam ediyor. Biz de bu sahayı yakından takip ediyoruz.
Sağlık çalışanlarının ihtiyaçlarına yönelik bağış toplamak için Kıvanç Ergün ve ben evlerimizde 42 km 195 m koştuk. Canlı yayın ile Lokman Hekim Sağlık Vakfı’na, destekçilerimize bağlandık gün boyunca. Yani, bir şekilde orada oluyorsunuz.
İzmir’de girişimcilik ve inovasyon kapasitesini geliştirmek adına başlatılan FikrimİZ Gıda ve Sosyal Girişimcilik Programları kapsamında “Sosyal girişim nedir, sosyal girişimci kimdir?” konularında siz de eğitim veriyorsunuz. Katılımcıları neler beklediğinden bahseder misiniz?
Evet. Gıda Girişimciliği ve Sosyal Girişimcilik programları başlattık İzmir Büyükşehir Belediyesi ile birlikte. Katılımcılar genellikle erken aşama sosyal girişimciler ya da bir fikri olup geliştirmek ve sosyal girişimci olmak isteyenler. Türkiye’de alanında uzman çok sayıda eğitmenle birlikte eğitimler, atölyeler ve sohbetler bekliyor katılımcıları. Ayrıca mentorlarla birlikte çalışacaklar projelerini geliştirmek için ve seçilecek projeler finansal olarak da desteklenecek. Atölyelerin bir kısmı İzmir Havagazı Fabrikası’nda bir kısmı da çevrimiçi olarak gerçekleşecek.
İzmir’de uygulanan bu sosyal girişimin dezavantajlı gruplar için öneminden bahseder misiniz? Sosyal girişimcilik kentlerin ve katılımcıların mevcut durumunu ve geleceğini nasıl etkiliyor?
Sosyal girişimler bir sosyal sorundan yola çıkarlar ve bu sorunu çözmeyi ve sistemleri dönüştürmeyi hedeflerler. Bunu da sürdürülebilir bir gelir modeli bir yapı aracılığı ile yaparlar. Dezavantajlı gruplar ile birlikte çalışırlar, istihdam sağlarlar, maaş politikaları adildir. İş modelleri ve iş yapış biçimleri ile de örnek olurlar. Tüm bu açılardan baktığımızda, sosyal girişimciliğin yaygınlaşmasının bir kente iyi geleceğinden söz etmek yanlış olmaz sanırım. Bir yandan da rol model etkisi var tabii. İzmir örnek olunca başka belediyeler de benzer iş birliklerine gitmek isteyebilir.
İzmir’de sosyal girişimcilik anlamında büyük bir potansiyelimiz var. Burada etkili olan unsurlar neler ve bizler bu potansiyeli değerlendirmek için nasıl bir strateji izlemeliyiz sizce?
İzmir’de oldukça etkili sosyal girişimler, üniversiteler var, ortak çalışma alanları var, sanayi var, sosyal girişimciliğe önem veren bir yönetim var. Potansiyel çok büyük.
Fikrimİz gibi programları takip edebiliriz. Ekosistemin diğer paydaşlarınından (sosyal girişimciler, destekçiler...) öğrenmeye, onlarla iş birliği yapmaya açık olalım.
Bölgedeki tüm sosyal girişimcileri bir çatı altında buluşturmak ve kimin ne yaptığını, nasıl bir etkisi olduğunu, birlikte neler yapılabileceğini konuşmak da çok faydalı olabilir.
Sosyal girişimleri potansiyel etki yatırımcıları ile buluşturmak da etkilerini artırmaya destek olacağı için çok önemli bence.