17 Eki 2017
Zeynep Öztürk
Ilgın Özdoğan - Sizi Mutlu Edecek Dövmeyi Yaratın
Dövme sanatçılığı alanında emin adımlarla ilerleyen, kendi ütopyasını ve gerçek dünyasını empati ve saygı üzerinde birleştirmiş Ilgın Özdoğan ile kendisi gibi çok tatlı bir röportaj gerçekleştirdik.
Kaynak: Ilgın Özdoğan
Ilgın Özdoğan kimdir?
1990 İzmir doğumluyum. Tercihen biraz asosyalim, feministim ve hayvanları çok severim. Tipik bir yengeç burcuyum. Duygusal ve duyarlıyım ama güncel hayattan izole yaşamaya çalışıyorum. Son iki yıldır ise işime odaklı bir hayatım var.
Eğitim hayatınızdan bahsedebilir misiniz?
Annem, ben küçükken resim ve heykel yapardı, daha iki yaşında parmaklarımı boyalara batırıp resim yaptığım fotoğraflarım var. Annemin açtığı yolda resimle iç içe büyüdüm. Röportajdan önce ben de bunu düşünüyordum: “Annem, bana bu ilhamı sunmasaydı yine de böyle bir yola girer miydim?” diye. Çok zaman alırdı ya da çok saçma bir işte bulabilirdim kendimi. İyi ki sanatçı anneye denk gelmişim.
Keman çalıyordum bu yüzden ilk olarak konservatuarı denedim, olmadı. İsabet olmuş ki bir süre sonra gönlümde yatanın resim olduğunu idrak edip güzel sanatlar lisesinin sınavına girdim. Akademik anlamda resim hayatım böyle başladı diyebilirim. Işılay Saygın Güzel Sanatlar Lisesi'nde 4 yıl okuduktan sonra Mimar Sinan Üniversitesi’nin sınavına girdim ve Resim Bölümü'nü kazandım. Çoğu güzel sanatlar öğrencisinin ideali Mimar Sinan’dır. Gözümde çok şişirmişim. Her marka olmuş kurum gibi içine girince o kadar beklentini karşılamıyor. Hayallerde daha güzel hepsi. Orada yarım döneme yakın resim eğitimi aldım. 19 yaşında İstanbul'a alışamayıp İzmir’e geri döndüm. Burada 9 Eylül Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım Bölümü'ne girdim ve daha azimli başladım; çünkü hem ailem burada hem şehir benim şehrim, okulda sevdiğim arkadaşlarım vardı vs. Denedim ama ona da sabır gösteremedim. (Gülümsüyor) Onu da dövmeciliği öğrenmek için bıraktım.
Kaynak: Ilgın Özdoğan
Dövmeciliğe ilginiz olduğunu nasıl fark ettiniz ve bu serüvene nasıl atıldınız?Zaten ben fark etmesem de dövme bir şekilde hep hayatımda varmış. Her gördüğüm yerde ve kişide dikkatimi çekerdi, dövmecilere hayranlık duymaya başladım; çünkü sorumluluğu çok yüksek bir iş. “Nasıl yapıyorlar?” diye düşünüp yarı tanrı mertebesinde görüyordum. Tamam, resim yapabiliyorum, istediğim gibi de yapabiliyorum ama deride resim yapmak büyüleyici ve çok büyük sorumluluk. Düşündükçe kendi içimde panikliyordum.
Sonra hatıra olsun diye arkadaşlarıma yapma fikri çıktı. Bir dövmeciden makinesini ödünç almayı düşündüm, arkadaşlarım "Neden makine almıyorsun sen de yaparsın" deyince onların gazı ile makine aldım ve ilk kurbanlarım oldular, şu an görmekten nefret ettiğim dövmeleri mevcut. (Gülümsüyor.) Çıraklıkla oluyor profesyonel dövme eğitimi. 2011 yılında Luba Goldina’nın yanında sekiz ay civarında çıraklık yaparak ilk adımımı atmış oldum. Şu anda ise ofis sisteminde randevulu çalışıyorum.
Sonra hatıra olsun diye arkadaşlarıma yapma fikri çıktı. Bir dövmeciden makinesini ödünç almayı düşündüm, arkadaşlarım "Neden makine almıyorsun sen de yaparsın" deyince onların gazı ile makine aldım ve ilk kurbanlarım oldular, şu an görmekten nefret ettiğim dövmeleri mevcut. (Gülümsüyor.) Çıraklıkla oluyor profesyonel dövme eğitimi. 2011 yılında Luba Goldina’nın yanında sekiz ay civarında çıraklık yaparak ilk adımımı atmış oldum. Şu anda ise ofis sisteminde randevulu çalışıyorum.
Sosyal medya hesabınızı incelediğimde genellikle hikâyesi olan dövmeler yapıyorsunuz.
Aslında son zamanlarda gelişti, bir şekilde kendi kendine oldu. Kasıtlı olarak hikâyesi olan dövmeleri yapacağım diye bir kural koymadım ama bir şekilde öyle insanları çekmeye başladım. Sanırım bu durum bazı dövmelerin altında hikâyelerini yazmam ile başladı. Devamında da hikayesi olan insanları çekti.
Dövme yapımı esnasında bir bağ kuruluyor yapan kişiyle. Pişman olmak istemiyorlar kendilerini o kişiye açtıkları için. Sağ olsunlar benim değer verdiğimi düşünüyorlar. O yüzden onların tercihi ile gelişti diyebilirim, ben o koşulu koymamıştım.
Kaynak: Ilgın Özdoğan
Dövme yaptırma süreci nasıl gerçekleşiyor?
Genellikle internet üzerinden iletişim kurmayı tercih ediyorum; çünkü birebir görüşecek zamanım olmuyor. Çok hızlı akıyor her şey. Bana nasıl bir şey istediklerini anlatıyorlar ya da kafalarında belli bir model yoksa da ne ile ilgili olmasını istediklerini anlatıyorlar beyin fırtınası yapıyoruz. ¨Ne önemliydi, o kişiyi size hangi obje hatırlatıyor?¨ gibi sorularla görmekten mutlu olacakları modeli bulmaya çalışıyorum. Sonra detayları konuşup randevulaşıyoruz. Geldiklerinde tasarımı hazırlamış oluyorum. Gerekirse bir şeyleri değiştiriyoruz ve yapıyoruz dövmeyi. Aklında hiç fikir olmayan yalnızca dövme isteyenler için önceden kendi çizimlerimi sunabiliyordum ama son zamanlarda yoğunluktan oturup keyfi çizim yapmaya pek vaktim olmuyor.
Kaynak: Ilgın Özdoğan
Zannederim ki bir yaptığınız dövmenin bir başka benzeri yok. Bunun önemi nedir?
Bu çok önemli ve dövmeye uzak insanlar da bilsin istiyorum, dövme sanatçısı olmayı hedef edinmiş insanların yazılı olmayan raconudur. Dövmeler kişiye özel olmalı; çünkü o kişi anlam yüklediği için o dövme oluşmuş, tasarlanmış ama kopyalandığında hem özelliği kayboluyor hem de o kişinin yaptırdığı anlamı da çalmış oluyorlar. Esinlenmek bir noktada elbet olur ama dövmeler kopyalanmamalı çok standart anonimleşmiş modeller değillerse eğer.
Sizin kaç adet dövmeniz var ve sizin için anlamları var mı?
6-7 tane dövmem olması lazım. Ellerimde çok küçükler de olduğu için tam sayısını karıştırıyorum. Dövmelerimin çoğunun anlamı var: örneğin parmağımda küçük bir fil var. Kindar demeyeyim de unutmayan bir insanımdır, bu özelliğimi temsilen yaptığım bir dövme idi. Remember yazan dövmemi ise kendime verdiğim sözleri ve geçmişimin beni ben yaptığını hatırlatsın diye yaptım. Üst kolumda elinde anahtar ve kilit tutan kadın figürü dövmem var, en büyük dövmem o. Bu dövme benim için kadının gücünü temsil ediyor. Kadının varlığını çok güçlü ve sonsuz buluyorum, erkeklerden daha ilgi çekici ve gerçekler benim için. Hayatın ve kendilerinin daha farkındalar. Elindeki anahtar ve kilit ise kendi dünyasına alacağı kişilerin bunu hak etmeleri gerektiğini temsil ediyor.
Kaynak: Ilgın Özdoğan
Elimdeki dövmeleri ben yaptım fakat kolumdaki büyük dövmemi Türkiye’de en beğendiğim sanatçılardan bir tanesi aynı zamanda üniversiteden arkadaşım olan Can Gürgül yaptı. İlk dövmem olan çocukken gittiğim oyun parkından hatıra bileti ise henüz dövme konusunda bilgim yokken Taksim'de rastgele bir stüdyoya girip yaptırmıştım.
Bugüne kadar yaptığınız dövmelerde size dokunan en etkili hikâye hangisiydi?
Aslında çoğundan çok etkileniyorum; çünkü gün geçtikçe her biri ayrı özel hassas hikâyelerle geliniyor. Gelenlerin çoğu genellikle kaybettikleri yakınlarının anısına dövme yaptırıyor. Ağlayanlar oluyor, beni de ağlatanlar oluyor. Seçmem zor ama kişisel olarak etkilendiğim dersek lisede kaybettiğim bir arkadaşımın portresini babasına yapmıştım. İlk portrelerimden birisiydi, duygu yoğunlu ile yaptığım bir dövmeydi. Bir çok duyguyu aynı anda yaşıyordum. Bir yanda ortak kaybımızın acısı bir yanda anısının güzelliği, hiç unutmayacağım bir kaç saatti.
Türkiye’deki dövme sektörünü nasıl değerlendirirsiniz?
Son zamanlarda benim takip edebildiğim kadarıyla dövmecilik sektörü daha kaliteli ve daha evrensel şekilde toplanmaya başladı, özellikle İstanbul’da. Maalesef hala sokak dövmecileri mevcut, tasvip etmediğim bir oluşum; çünkü daha kendini dövmecilikte kanıtlayamamış ve müşteri memnuniyetini önemsemeyen insanlar stüdyo açıyorlar, stüdyoya insanlar daha kolay gidebiliyor; çünkü daha kolay güvenebiliyorlar. Fakat tam tersine belki oradaki kişi ilk dövmesini yapıyor oluyor. Bu konuda sorumsuz davrandıklarını düşünüyorum. Onun dışında Türkiye’de gittikçe artan özgün ve başarılı sanatçı kadrosu var.
Sosyal medyayı ne denli kullanıyorsunuz ve sosyal medyadan gelen eleştiriler yahut güzel yorumlar nasıl etkiliyor?
Sosyal medyaya ister istemez bağımlı olmuş durumdayım bunu hiç inkâr edemem. Hem kişisel hesabım olarak kullanıyorum hem de işimi sosyal medyadan ilerlettim. Zaten İnstagram ilk çıktığından beri kullanıyorum. Ben de yeri büyük ne yazık ki...
Sosyal medyaya ister istemez bağımlı olmuş durumdayım bunu hiç inkâr edemem. Hem kişisel hesabım olarak kullanıyorum hem de işimi sosyal medyadan ilerlettim. Zaten İnstagram ilk çıktığından beri kullanıyorum. Ben de yeri büyük ne yazık ki...
Olumsuz yorumlar etkilemiyor yalnızca insanların o cesareti bulmuş olması beni hayal kırıklığına uğratıyor. Tamamen empati odaklı yaşayan bir insanım. Empati ve saygı benim için en önemli iki şey. Sırf sosyal medyada diye insanların başka bir insana zorbalık yapabilmesini ve bunun normal karşılanmasını kabul etmiyorum. Olumlu yorumlar ise her zaman beni motive ve mutlu ediyor. Daha iyi işler yapmak için heveslenmeye teşvik ediyor.
En sevdiğiniz yazar ve kitap nedir?
Küçükken çok kitap okurdum. Hatta lisede derste kitap okuduğum için disipline gitmişliğim var ama bu alışkanlığımı sosyal medya yüzünden kaybettiğim için çok üzülüyorum. Son zamanlarda geri kazanmaya çalışıyorum. Zaten hiçbir konuda en diye cevap verebileceğim bir şey yok. Sıralama çabasına girdiğimde stres oluyorum. (Gülümsüyor.) Yeri değişmeyecek olan seri ise her zaman Harry Potter.
Düşünmekten zevk aldığım bir ideal dünya düzeni vardı ama 25 yaşını geçtikten sonra garip bir bezginlik çöktü. Hep söylerlerdi de inanmazdım. İnsanlığa dair ümidim yok ne yazık ki, bunca yozlaşmışlıktan sonra bir şeylerin toparlanabileceğini düşünmüyorum. Anca insanlar kendi küçük dünyalarında mutlu olabiliyor artık. Benim için sevdiklerimle zaman geçirebildiğim, yüzeysel kalabalıktan uzak, dürüstlük, empati ve saygı temelli bir ütopya olabilir.
Sosyal sorumluluk projesi yapacak olsaydınız nasıl bir sosyal sorumluluk projesi yapardınız?
Kesinlikle hayvanlarla ilgili olurdu ama hayvanlara anlık yardım etmek de çözüm değil. Bir güç olsaydı elimde hayvan ve doğa sevgi/saygısını eğitim sisteminin bir parçası haline getirmek isterdim. Hatta Gökçer Korkmaz diye bunun için en gerçekçi adımları atan inanılmaz bir insan var. Dünyada melek diye adlandırabileceğim tek kişi belki de. Kendisini sokak hayvanlarına ve tüm hayvanlara adamış birisi. Bu röportajı okuyanlar açıp araştırsınlar isterim. Bu ismi insanlara vermek bile bilinçlenme adına sosyal sorumluluk, araştırdıklarında daha iyi anlayacaklar.
Kaynak: Ilgın Özdoğan
Sizi siz yapan özelliğiniz var mı?
Empati diyeceğim gene. Beni yıpratsa da sanırım karakterimin temel taşı empati.
Bir gününüzü nasıl verimli hale getiriyorsunuz?
İnanılmaz dağınık ve organize olamayan bir insandım iki buçuk yıl öncesine kadar. İki buçuk yıl önce biricik sevgilim Dinçer ile tanıştım. O da benim tam tersim çok disiplinli ve çevresindeki insanları yükseltme becerisi olan bir insan. Onun sayesinde zaten bu noktaya geldiğimi düşünüyorum, minnettarım. Daha organize ve seri çalışabilmeye başladım. Erken uyanırız, kahvaltı yapıp spora gideriz, sonrasında çalışma ortamıma geçip dövme öncesi hazırlıklarımı yaparım. Ertesi günü önceden planlamayı daha yeni öğrendim. Bir önceki gece yarınki görevlerimiz neler diye konuşup check ediyoruz. Rutinimiz bu yönde. Organize olabilmek ve bir rutine sahip olmak insanın işini acayip kolaylaştırıyormuş. Bir insan potansiyelini ortaya çıkartmak için kendi rutinini oluşturmalı diye düşünüyorum.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
İnsanların dövme konusunda tedirgin değil ama daha özenli davranmalarını istiyorum ve öneriyorum. Bir dövmeyi yaptırmak için iki yıl beklemeyin, boşuna kendinize stres yaşatmayın, onun yerine iki yıl fazladan o dövmeyle yaşayabilirdiniz. Yaptırmak için de yaptırmış olmayın. Kendinize uygun tarzda çalışan dövme sanatçısı bulun, dövmeci değil. Kıyafet almak ya da takı almak gibi bir şey olmadığının bilincinde olarak sizi mutlu edecek dövmeyi yaratın.