İnsula Butik Otel Alaçatı
Tarihin en modern ve konforlu hali, Alaçatı’nın merkezinde keyif, huzur ve lezzetin adresi İnsula Stay and Eat'in işletmecisi Korkut Denizeri ile hayali olan İnsula, Alaçatı ve turizm hakkında keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Kışın soğuğundan etkilenmeyen İnsula hafta sonları çok renkli. Gelin İnsula'ya daha yakından bakalım.
Biraz kendinizden bahsedebilir misin okurlarımıza?
1977 İstanbul doğumluyum, Turizm Otelcilik mezunuyum. Öğrenim dönemim süresince birçok otel ve işletmelerde staj yaptım. Bunlar uzun dönem stajlardı hatta ekstralara çok giderdim. Ben bu işi severek yapanlardanım. Okul döneminde birçok yarışmalara hazırlandım ve Türkiye genelinde derecelerim var. Sonrasında İstanbul Yeşilköy'de bir kafeterya denemem oldu ancak askerlik dönemi gelince devretmek zorunda kaldım. Askerlik sonrası aile şirketimiz tekstil imalatı ve ihracatı ile uzun yıllar uğraştık ama hep hayalimde butik bir otel ve restoran işletmeciliği vardı.
Ben iyi bir tüketiciyim. Gittiğim, gezdiğim yerleri her zaman inceler ve gerekirse not alır, fotoğraf çerim. Bu birikimlerimi bir yerde sergilemek ve gerçekten sevdiğim işi yapmak, hiç dile getirmesem de hep hayalimdi. Biz bir aile şirketiyiz. Abim başta olmak üzere ailem beni çok destekledi. Ben işin ön planında olsam da finansçı olarak dümenin başında abim Turgut Denizeri var. Biz yaptığımız her işte beraberiz, ortağız. Bu işletmede ailemdeki herkesin payı ve dokunuşu var. Yengem Billur Denizeri'nin tatlı tarifleri ve tabii ki annemin tarifleri, mezeleri, zeytinyağlıları, neler neler... 2015 Kasım ayında tekstil üretim fabrikamızı kapatıp, şubat ayında burayı devir aldık ve 22 Haziran'da işletmeyi açtık.
İlk olarak İnsula Butik Otel’i açmaya nasıl karar verdiniz?
Aslında daha sakin ve doğa ile iç içe bir proje düşünüyordum ancak bu binayı görünce hem lokasyonundan hem de binanın tarihi dokusundan çok etkilendim. Alaçatı Türkiye'nin değerli bir markası. Eğer Türkiye markası olmak istiyorsanız, buradan daha iyi bir yer yok bence. Alaçatı; hava, deniz ve misafir yönünden Türkiye'de eşi olmayan bir tatil beldesi...
Kasım ayında İstanbul'da yaşamanın vermiş olduğu stres ve sıkıntılardan kurtulmaya; doğa, temiz hava, stressiz, trafiksiz bir yaşam için harekete geçmeye kararı verdik ve İnsula'yı hayata geçirdik.
Otelin dünden bugüne gelişinden bahseder misiniz?
Burası çok sevdiğim bir arkadaşım vasıtası ile önümüze geldi. Eski işletmecileri de çok değerli insanlardı ancak uzaktan kumanda ile bir işletmenin sağlıklı yürümesi mümkün değil. Ben de işin başında durmak ve birebir çalışmak istiyordum. Burası tam bana göre dedim. İnsula hem otel hem restoran. Bundan dolayı 'Stay & Eat' dedik.
İnsula'nın Latince kelime anlamı: Altında yenilip içilen, üzerinde konaklanan, taş bina. Eski Roma döneminde Toskana Bölgesi'nde bu tip binalara çok rastlanmaktadır.
Modern tıpta da İnsula: Beyinin merkezinde insan vücudunu yöneten çok önemli bir bölge. Bunu da açılıştan sonra bir kaç doktor misafirimizden öğrendik.
Otel 1842'de Rumlar tarafından inşa edilmiş sonrasında 2006'da butik otel olarak tadilat görmüş. Ancak biz devir aldığımızda, oteli baştan aşağı soyduk ve tarihi dokusunu bozmadan renöve ederek yeniledik. Biz buna eskinin modern ve konforlu hali diyoruz. 6 adet odamız var. Her biri ayrı mobilyalar ile dekore edildi. Her odanın farklı bir kimliği ve ruhu var. Odalarda kullanılan mobilyalar hepsi antikacılardan ve hatta İstanbul adalardaki birkaç yalıdan toplanarak renövasyon (yenileme) işleminden geçtikten sonra kullanışlı hale getirilerek odalara yerleştirildi. Binanın tarihi dokusuna uygun dekore edilen odalarda konfor ön planda tutuldu. Restoranda da aynı dokuyu yaşatmak istedik. Mutfaktan salona kadar her yerde antika büfeler, sandalyeler ve bakır aydınlatma, aksesuarlar kullanıldı.
Sizi diğer otellerden ayıran farklılıklardan ve özelliklerden bahseder misiniz?
Alaçatı'da çok farklı olmanıza gerek yok. Alaçatı dokusunu konseptini bozmazsanız ve bu ruhu yaşatırsanız tercih sebebi olursunuz. Genellikle misafirler; temiz konforlu ve lezzetli olmak kaydı ile doğallığı ve salaşlığı tercih ediyorlar. Biz de bu ruhu taşıyan bir işletmeyiz.
İnsula, Alaçatı'nın en işlek caddesinde bulunuyor ve burada restoranı bulunan pek otel yok.
Bizim en önemli farkımız sanırım restoranımız, lokasyonumuz, bir de dekorasyonunda antikalar kullanmış olmamız.
Her bir odanın farklı bir konsepti var bize odaların özelliklerini kısaca anlatabilir misiniz?
Evet, her oda; farklı renk, farklı dekor ve farklı bir ruh taşıyor. Dekorasyonda toplama antikalar kullandığımız için bir odanın diğeri ile aynı olması çok zor. Mimarımız Mine Sayın; farklı mobilyaları, aynı ruhu taşıması için aksesuarlar ile tamamladı ve ortaya muhteşem bir konsept çıktı. Doğal, tarih kokan, taş binanın ruhunu taşıyan huzurlu, konforlu ve modern ...
Restoranınız Alaçatı'nın en çok tercih edilen restoranları arasında. Bu başarısını nelere bağlıyorsunuz?
Başarımızı aşka bağlıyoruz.(Gülüyor.) Biz işimizi aşk ile yapıyoruz. Restorancılık mantığı ile değil, biraz daha detayları inceliyor ve özeniyoruz. Genelde tariflerde anne eli var ama tabii ki esas reçetelerimiz ve menümüz için bir profesyonelden destek alıyoruz. Ege mutfağında deneyimli ve çok bilgili Şef Dilek Yetkiner kendisi bizim mutfağımızın danışmanı. Sadece danışmanlık yapmıyor; pazardan alış-verişe, hazırlık zamanı mutfakta, destek servis zamanından sunumlara kadar her yerde eli var. Biz dur desek de kendi durmuyor. Oda bizden; işini aşk ile yapanlardan. Menümüzde Ege otları, zeytinyağlılar ve doğal ürünler var. Etlerimiz Urla'daki bir besi çiftliğinden alıyoruz, alış-verişler Alaçatı pazarından yapılıyor, reçelleri kendimiz yapıyoruz. Her şeyin en iyisi olunca bize de yapacak çok şey kalmıyor.
Otelinizin içinde bir kütüphaneniz bulunuyor. Bu fikir nasıl ortaya çıktı, kütüphanede neler var anlatabilir misiniz?
Ben okumayı çok seviyorum ancak çok uzun oturamam, sıkılırım. Çok arzu ediyorum saatlerce kitap okumayı. Dolayısıyla evde kocaman bir kitap arşivim vardı. Annem çok okur, bana da alır. Ben çok okuyamıyorum ama herkes okusun diye odaların ortak alanında bulunan bir boşluğa kocaman bir kütüphane yaptık. Evdeki tüm kitaplarımı getirdim, inanın doldu hatta almadı hepsini. Burada yemek tarif kitaplarından kişisel gelişime, psikolojiden Nutuk'a kadar... Yaşar Kemal, Yılmaz Özdil, Aziz Nesin vb... Kısacası cumhuriyetçi ancak siyaset içermeyen, birçok kitap var. Misafirlerimiz yazın güneşlenirken, kışın şömine başında okuyup biraz kafalarını dağıtsınlar diye...
Turizm sektörü sizce nereye doğru gidiyor? 2017 yılı turizminden neler bekliyorsunuz Alaçatı olarak?
2016 tüm ülke hatta dünya için bile çok kötü bir seneydi. Sadece turizm değil tüm sektörler hatta insanların yaşam kalitesi etkilendi. Huzur olmayınca hiçbir şey olmuyor. Bizim ilk yılımızdı. Yılların otelleri, mekanları günlerce boş kaldı. Ancak Türk Milleti çabuk toparladı. Sonrasında istediğimiz yerlere geldi. Ama tabii yurt dışından beklentimiz hala yerine gelmedi. Ancak 2017'den çok umutluyum. ''Her batan güneşin ardından tekrar bir güneş doğacaktır.'' buna inandık. Beklentimizde iyi olacağı yönünde.
Peki Alaçatı’daki butik otel sayısındaki inanılmaz artış hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bence de artış çok. Bu arz talep dengesi. Talep var ki arz artıyor. Burada oteller 4 oda ile maksimum 20 oda arasında değişiyor. 300-350 otel var sanırım. Alaçatı'daki tüm odaları toplasanız Antalya'daki 2 tatil köyünün oda sayısını geçmez. Önemli olan otellerin açılması değil, butik otelciliği yansıtması. Bizi diğer büyük otel ve tatil köylerinden ayıran; butik hizmetimiz. Bize misafirlerimiz önce tatil sonra sohbet için geliyor. Her misafirimin telefonu var, yazışıyor, konuşuyoruz.
Butik otelcilik; dostluk demek, aile demek, huzur demek, samimiyet demek, doğallık demek.
Bunu tatil köylerinin yakalaması çok zor. Butik otelcilik artsın, talep çok, yeter ki butik kalsın!
Beş yıldızlı her şey dahil otelcilik sistemi yerini butik otelciliğe bırakıyor. Sizce bu değişimi neler tetikledi?
İnsanlar artık şehirden, hengamesiden bıkıyor. Doğal, yazlık evde kalır gibi; kahvaltısında 3-5 çeşit peynir, zeytin olsun ama doğal ve lezzetli olsun, pişisi sıcak, odası küçük olsun, ucuz otel zihniyeti ile doldur tabağını dök çöpe olmasın, istiyorlar.
Butik otellerde samimi karşılanan müşteriler; hep aynı ev lezzetini, ev kokusunu, stresten ve kuyruktan uzak birebir hizmet alırlar. Dün çayını açık içtiyse ertesi sabah çayı masasına açık gelir. Bu butik otelciliğin püf noktasıdır. Bunu yapabiliyorsanız sırtınız yere gelmez...
Kış sezonu başlıyor. Kış sezonu kepenkleri kapatan otellerden değilsiniz diye duyduk. Birazcık bize bu kış sezonunda müşterilerinizi neler bekliyor, bahseder misiniz?
Kışın talep yaza göre çok daha az. İnsanlar Alaçatı'ya geldikleri kısa günde; sabah kalkıp, doğal kahvaltısını yapmak, kitap okumak, biraz yürümek, biraz dinlenmek ama akşam eğlenmek istiyorlar.
Biz de bunu kulak arkası yapmadık. Hem menümüzü kışa uyarladık hem de restoran konseptimizi değiştirdik. Yine eller havaya değil ama cumaları 80'ler 90'lar Latin ve yerli pop ile eskiyi yaad ediyor, cumartesileri Ateş Tezer ile trio jazz keyfi yapıyoruz. Sanırım iyi de yapıyoruz. İnanın cuma ve cumartesiler yazdan kalabalık oluyor. Rezervasyon yaptırmadan gelmeyin, derim. Şimdi çarşamba ve perşembeler içinde bir program yapacağız pek yakında onu da duyuracağız.
Hayata geçirmeyi düşündüğünüz yeni projeler var mı?
Doğa içinde huzurlu ve doğal bir ortamda; spor, meditasyon imkanlarıyla insan sağlığına ve ruhuna hitap eden bir tatil sunmak. Bir sonraki projem sanırım bu olacak. Bu da talep ve arza dayanıyor. Bu işi yaparken insanlar ile sohbet etme fırsatımız çok oluyor. Duyduğum tek şey, ''Ne güzel buraya yerleşmişsiniz biz de ilk fırsatta yapmayı planlıyoruz, şu çocuklar büyüsün şu işler bir yoluna girsin ...'' Hep aynı hikaye anlatanlar farklı... Büyük şehirler insanları sömürüyor. İnsanlar ilk fırsatta kaçmak istiyorlar çünkü şehir insanın doğasına aykırı. Herkes doğallık, sadelik ve huzur arayışı içinde. Ama çoğu insan, kendilerinden daha önemli işleri olduğundan bu hayatı seçemiyor. Ne mi yapıyorlar kısada olsa 3-5 gün bir yerlere kaçıyorlar. Biz de bunu yaratma peşinde olacağız. Doğal bir ortam, doğal yemekler, huzurlu, sessiz, sakin, sade, bir ortam ve yanında spor, nefes eğitimi, yoga, meditasyon... Bunlar bence en çok ihtiyaç duyulan şeyler ...
Son olarak neler söylemek istersiniz?
'Hayaller-gerçekler' diye sosyal medyada da birçok resim video döndü. Evet hayaller çok ama gerçekler öyle değil. Peki hayalleri gerçek yapmak için ne lazım. Sanırım harekete geçmek. Bazen hareket etmek de yetmiyor. Pes etmemek gerekli. İnanmak, çalışmak istikrar ve yine inanmak gerekli. Dışarıdan otelcilik hoş gözükse de büyük bir uğraş çaba ve emek istiyor. Buralara gelmek kolay değil. Burada kalmak inanın çok daha zor. Çalışmaya, üretmeye devam. Ama huzur içinde, insanca. İnsana dokunmak gerekli.
''Ne yaparsanız yapın, insana değer veren ve insana dokunan bir iş yapın.''
Ben öyle yapmaya çalışıyorum.