İzmir'de Çocuklarla Felsefe Dersi
Ediz Dikmelik, çocuklara felsefe dersleri veren genç bir öğretmen. Temelleri Profesör Matthew Lipman tarafından 1970’lerde Amerika Birleşik Devletleri’nde atılmış bu eğitim hareketi, Türkiye’de de kendine yer bulmuş durumda. Dersler nasıl işleniyor, bu eğitimin içeriği nedir soruların cevabı için bu web sitesini ziyaret edebilirsiniz Bu dersler çocuklara neler katıyor, evde felsefe eğitimi mümkün mü, gibi sorular ve daha fazlası için de röportajımızı okuyabilirsiniz. Umarız ki bu tip hareketler ülkemizde çok daha fazla yayılır.
Çocukken felsefe eğitimi alan kişiler ileride kitlesel tuzaklardan, manüpülasyonlardan uzak kalabilir mi? Felsefe eğitimi onlara neler katar?
Asıl noktalardan bir tanesi bu. Amacımız çocuklara bilgiler öğretmek değil, iyi düşünme becerileri öğretmek. Bu şekilde çocuklar daha iyi düşünürler, iyi düşünebilen insanlar olacaklar. İyi düşünebilen insan da manipüle edilmeye, kandırılmaya karşı daha dirençli olur. Mesela reklamlara karşı biraz daha dirençli olabilir, onu belli bir şekilde yönlendirmeye, kalıba sokmaya –ki toplumda çok var- çalışanlara karşı daha dirençli olabilir.
İyi düşünür olduktan sonra bunların hepsine olumlu etkileri olacaktır diye düşünüyorum. Objektif olabilmek, kendi düşüncelerinin dışındaki düşüncelerin farkına varabilmek, onları değerlendirebilmek gibi beceriler daha verimli işleyecektir.
Sınıfta en çok yaptığımız şeylerden biri de itirazla alakalı. Oradaki temel noktalardan biri de itiraz edebilmek ama kavga eder gibi değil; sadece fikre yönelik. O fikri biraz sarsmaya yönelik bir beceri ediniyorlar ve bunu alışkanlık haline getirdiklerinde daha dirençli olmaya başlayabiliyorlar.
Video izletmek, metin okutmak gibi yöntemler var dersler arasında. Sonra da bir soru soruluyor sanırım. Sen soruları kendin mi bulup soruyorsun?
Duruma göre değişiyor. Zaman varsa ve çocuklar biraz tecrübe kazanmışlarsa soruları kendileri oluştururlar. Bununla ilgili teknikler var. Çocuklar başlangıçta hikayeyle ya da video ile ilgili tırnak içinde daha “yüzeysel sorular” sorabiliyorlar. Ancak tekniklerle ilerledikleri zaman, beş-altı hafta geçtiğinde süper felsefi sorular sorabiliyorlar. Bu soruları kendileri seçiyorlar. Bir liste oluşturuyoruz, sınıfın yedi tane sorusu oluyor, o yedi sorudan birini seçiyorlar. Zamanımız azsa ben ortaya soru soruyorum ama her zaman çocuğun soruyu oluşturması hem dersi eğlenceli kılıyor hem de onlara çok önemli bir şey öğretiyor.
Bu eğitimi alamayan çocukların ebeveynleri için önerilerin var mı? Neler yapabilirler? Evde felsefi bir tartışma ortamı oluşturabilirler mi? Hangi kitapları okutabilirler?
Bu benim de çok düşündüğüm ve soru aldığım bir konu. Evde bu becerileri nasıl destekleyeceklerini soran aileler oluyor. Bu çok iyi bildiğim bir alan değil çünkü bizim etkinliklerimiz birebir olmuyor ya da bir yetişkinle bir çocuk arasında da olmuyor. Bir grup çocuk, bir yetişkin rehberliğinde kendi arasında konuşuyor. Temel önerilerimden birincisi çocuğu çok iyi dinlemeleri ve ona bol bol soru sormaları.
Kitap olayı ise biraz karmaşık çünkü bu iddiada olan çok fazla kitap var Türkiye’de. Hemen hemen hepsini bir öğretmen gözüyle inceledim sınıflarımda kullanabilir miyim diye. O anlamda çok faydalanamadım, o yüzden önermekten de biraz çekiniyorum. Bu kitapların çoğunda çocuğu bir yere doğru yönlendiriyor, bazen cevapları da soruları da veriyor. Ancak önerebileceğim bir kitap var Türkçeye de çevrilmiş. Roger-Pol Droit’in Çocuklarla Felsefe Sohbetleri adlı kitabı. Bu kitap birebir çocuklarla nasıl konuşulması gerektiğini anlatıyor. Yararlanılacak bir kaynak olabilir.
Çocukların birer kaşif olduğu söylenir. Bunun sana yardımı dokundu mu? Seni özgürleştirdiler mi mesela?
Benim için şaşırtıcı olan kısmı yaratıcı düşünme konusunda oldu. Bizler yetişkinliğe doğru gittikçe en çok o beceriyi, yaratıcı düşünme becerisini kaybediyoruz. Eleştirel düşünme ve sorgulama becerilerimiz yaşımız büyüdükçe artıyor bana kalırsa. Ama yaratıcılık konusunda biraz eksiliyoruz. Yaratıcı düşünmeyi görmek benim için çok iyi. Çocuklar, çok enteresan fikirlerle geliyorlar.
Mesela bir gün özgürlük hakkında konuşuyorduk. Konu, sahip olduklarımızın ya da hareket imkanımızın özgürlüğü nasıl etkilediğine geldi. 4. sınıf öğrencilerinden bir tanesi “Özgürlük, özgür hissetmektir. Durumu ne olursa olsun, özgür hisseden kişi özgürdür” gibi harika bir tanım yaptı. Özgürlüğün nasıl hissettiğimizle bağlantılı olabileceği fikri çok güzel ve yaratıcı bir fikirdi çünkü görünürde alakasız olan şeyler arasında bir bağlantı kuruyor. Çocuklar bazen böyle ilginç bağlantılar kurabiliyorlar. Bazen de büyük bir filozofun söylediklerinin hemen hemen aynısını söyleyiveriyorlar. Bu çok hoşuma gidiyor çünkü filozofu bildiklerinden değil, o anki düşünme süreçleri sonucunda benzer bir fikre varıyorlar.
5harfliler’e verdiğin röportajda Türkiye’deki çocukların başlangıçta birbirleriyle tartışmak yerine öğretmenlerinden onay beklediklerini belirtmişsin. Sence bu kültür bizde nasıl oluştu ve nasıl aşılabilir?
Çocuklarla çember olarak oturuyoruz ve konuşuyoruz. Yazma, ödev vs. yok. Sadece orası, o an içinde bulundukları yer var. Orada sınıf arkadaşlarıyla konuşuyorlar. Bizim çocuklarımız nadiren görüyorlar bu tip etkinlikleri. Çember oluşturulan ve onun konuşmasına odaklanmış bir etkinlik ne olursa olsun Türkiye’de çok ender oluyor. Böyle bir deneyimleri yok. Daha küçük yaşlarda bir grup konuşması, tartışmasına katılırlarsa bu tip davranışlar değişecektir diye düşünüyorum. Bizim eğitim sistemimizle biraz alakalı.
Çocukların doğal birer filozof olduğundan bahsedenler var. Sonra ne oluyor da bu doğal merakımızı ve yaratıcılığımızı kaybetmeye başlıyoruz?
Tüm çocukların birer doğal filozof olduklarına inanmıyorum açıkçası, çok gerçekçi gelmiyor bana. Bazen çocukluğu romantize ediyoruz, çocukların kabiliyetlerini abartma eğiliminde oluyoruz. Küçük çocuklar çok iyi sorular sorarlar ancak bir düşünceyi çok uzun süre devam ettirmiyorlar. Filozoflar kitaplarca aynı düşünceyi devam ettirebiliyorlar. Felsefenin bir özelliği de aynı düşünceyi gittiği yere kadar götürebilmek. Çocuklar ise bunu nadiren yapıyorlar. Bu anlamda çocuklar iyi birer filozoflar mı tartışmalı bir konu ancak kesinlikle tahmin ettiğimizden daha iyi düşünürler. Örneğin çocuklar çok daha yaratıcılar.
Benim kişisel tahminim, biraz büyümenin bedeli diye düşünüyorum. Doğal bir süreç gibi geliyor. Bazen bu yaratıcılığı kaybetme durumuna büyük bir hüzünle, üzüntüyle bakıyoruz ama belki de doğal süreç böyle. Çocuklar için Felsefe biraz da bu sürece müdahale etmekle, bizi küçük yaşlarda iyi düşünürler yapan özelliklerimizi muhafaza etmek ve geliştirmekle alakalı. Ancak muhafaza edemeyeceğimiz beceriler de olabilir. Yaşam tecrübeleri çok az çocukların, bazı yaratıcı fikirlerin de bu sayede ortaya çıktığını düşünüyorum. Yaşam tecrübesi çoğaldıkça, daha fazla şey gördükçe o zaman “aa bu olabilir, bu olmaz” gibi cümleleri daha çok sarf ediyoruz. Bir yerden kazanırken bir yerden de kaybediyoruz gibi geliyor, ama sadece bir tahmin bu.