21 Haz 2017
Zeynep Öztürk
Mert Öner - Oyuncudan Öte Bir Sanat İnsanı
Kaynak: Mert Öner
1983 yılında İstanbul’da asker babanın çocuğu olarak dünyaya gelen Mert Öner, babasının emekliliği ardından memleketleri olan İzmir’e taşınmışlar ve Mert'in İzmir yolculuğu böyle başlamış. Hayat hikayesindeki; üniversite kısmını 2006 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi - Oyunculuk Ana Sanat Dalı’ndan mezun olarak tamamlamış.
Kaynak: Mert Öner
Herkesin bildiği ve kabullendiği üzere İstanbul oyunculuk anlamında sizi taçlandırabilir. Seçenekler ve olanaklar fazladır. Bunun bilincinde olarak İzmir hikayesini tamamlayıp İstanbul’da kariyerinin adımlarını atan Mert Öner; 11 yıldır İstanbul’da oyunculuk, kamera önü eğitmenlik, yönetmenlik...gibi alanlarda çalışıyor.
Kaynak: Mert Öner
Benim en merak ettiğim kısımdan sohbetimize başlıyoruz. İzmir’den İstanbul’a bir göç daha… Peki bunun sonuçları nasıl oluyor?
İzmir’den İstanbul’a geldiğiniz zaman yaşadığınız zorluklar nelerdi?
İzmir’den gelmeme rağmen İstanbul’da zorluk yaşamadım. İstanbul bazen kaçıp gitmek istediğin bir şehir oluyor. Ben sanırım iç rıthım olarakta yüksek biriyim. Hızlı yaşamayı seviyorum, hızlı karar almaktan hızlı hareket etmekten yanayımdır. O yüzden İstanbul benim iç ritmimi çok net karşılayan bir şehir oldu. Daha birinci yılımı doldurmadan uzun yıllardır bu şehirde yaşıyormuşum gibi hissediyordum. İzmir benim için tabii ki çok özel ama İstanbul’a daha aşinayım.
Sizce İzmir’in eleştirilecek bir yanı var mı?
İzmir bana yavaş hareket eden bir şehirmiş gibi geliyor. İzmir’in o insana verdiği rahatlık duygusundan ötürü üretim anlamında kimse çok hırslı ve dişli değil. Bunu sanatsal anlamda da değerlendirebiliriz. İzmir'de özel tiyatro topluluklarının uzun süre ayakta kalamamalarını örnek verebiliriz. İzmir’de çok iyi bir potansiyel olduğuna eminim. Orada yaşadığım yıllardan biliyorum. Lakin bizim alanımızda hayat İstanbul’da daha kolay.
İstanbul’un size faydaları ne yönde oldu?
Her şeyden önce benim mesleğime faydası oldu. Ben başka bir meslek yapıyor olsaydım asla İstanbul’a gelmezdim, bunu çok net olarak söylüyorum. İstanbul bana mesleğimi bir çok farklı sahada test etmemi ve kendimi geliştirmemi sağladı.
Kaynak: Mert Öner
Biraz yer aldığınız projelerden bahsedebilir misiniz?
Televizyonda ilk uzun soluklu işim ¨Benim Annem Bir Melek¨ti. 70 bölüm sürmüştü. Diğer projelerim ise Başrolde Aşk, 6 Mantı, Mihrap Yerinde ve Aşk Yeniden. Ayrıca TRT Okul’da ¨Ben Yaparım¨ adlı televizyon programında sunuculuk yaptım.
Tiyatro olarakta İstanbul’a geldiğimden beri en çok bağımın olduğu kurum Dot Tiyatro. İlk üç yıl yöneticilik, yönetmen yardımcılığı ve mekan yönetimi asistanı olarak çalıştım.
Get Yapım’da Pragma’da oynadım ve Neva Tiyatro diye çok genç bir topluluğun ilk oyunu olan Kenardakiler’i yönettim.
Senaryo yazıyor musunuz?
Yazmakla ilgili hiçbir becerim olmadı, daha doğrusu dramatik anlamda yazarlık yapmıyorum. Onun dışında çok uzun yıllardır edebiyatla haşır neşirim ama daha çok kısa öyküler ve şiirler yazıyorum. Senaryo yazarlığının çok başka bir olgu olduğunu düşünüyorum. O tür bir yetim olduğunu düşünmüyorum. Fikir üretebilirim bir senaryo için ama senaryoyu kağıda dökmek bir anlamda matematik işi.
Yazdığınız hikayeleri paylaşıyor musunuz yoksa size özel mi kalıyorlar?
Arkadaşlarımın da etkisiyle "temiz bir sayfa telaşı" isimli bir bloğum var. Yazdıklarımı oradan paylaşıyorum.
Kaynak: Mert Öner
Kendimi başarılıdan ziyade üretken buluyorum.
Başarılı olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Bugüne kadar yaptığım her işte başarılı olmak için çok çalıştığımı düşünüyorum. 11 yılda farklı sahalarda üretim yaptığım ve üretimlerim talep edildiği için başarılı olduğumu düşünüyorum. Yaptığımın en iyisi olduğunu düşünmüyorum;. çünkü yaptığım iş ömür boyu öğrenmeye dayalı olan bir iş. Her işimi o zamanki birikimimle yaptım. Geriye dönük baktığımda "şimdiki aklım olsaydı şöyle yapardım" dediğim şeyler elbette oluyor, hep de olacak. Bu işin doğası biraz böyle. 11 yıldır hiç ara vermeden bir çok sahada çalıştığım için kendimi başarılıdan ziyade üretken buluyorum.
Bugüne kadar yer aldığınız projelerde sizi zorlayan bir rol var mıydı?
Bugüne kadar üzerinde en çok kafa patlattığım iş Pragma oyunuydu. Pragma gerçekten yaşamış 4 seri katilin bir hücreye kapatılması üzerine kurgulanmış bir oyundu. Dünyanın ilk seri katillerinden biri olarak değerlendirilen bir seri katili canlandırıyordum ve kendi içimdeki renklerle çözebileceğim bir rol olmadı. Çok zorlandığım bir karakterdi ama en ilginç ve en keyifli işti benim için.
Üreten bir insan olmak istediğimi her zaman biliyordum.
Sizin için bir tiyatronun içinde oyuncu olarak yer almak mı daha keyifli yoksa yönetmek mi daha keyifli?
Özellikle son iki yıldır yönetmenlik duygumun daha ağır bastığını hissediyorum. Oyunculuk yapmak ilk işim, eğitimini aldım; ama okurken de sadece oyuncu olmak istemediğimi, bir sanat insanı, üreten bir insan olmak istediğimi her zaman biliyordum ve bunu dillendiriyordum.
Kaynak: Mert Ömer
Kendinize yarattığınız bir dünya var mı?
Bence hepimizin var; çünkü çok zor şartlarda ve çok zor bir ülkede yaşıyoruz. O yüzden de hepimiz kendimize küçük dünyalar inşaa etmek zorundayız; ama bu küçük dünyanın içinde kalıp dışarıdaki geniş resmi görmüyoruz anlamına gelmiyor.
İşim en büyük hobim.
Hobileriniz neler?
İşim en büyük hobim. Bir çok insana göre hobi sayılabilecek bir iş yapıyoruz. Bizim işimiz sevmeden yapılacak bir iş değil.
Kaynak: Mert Öner
Sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyor musunuz?
Elimden geldiğince ve bana fırsat verildikçe bir çok sosyal sorumluluk projesinde yer aldım ve almak isterim. Her türlü sosyal sorumluluk projesine destek vermeye çalışıyorum benim karakterim, politik görüşüm ve hayata bakış açımla uyuştuğu sürece. Her şeyi hükümetten bekleyemeyiz, bizim de elimizi taşın altına koymamız lazım. Tanınabilir insanlar kitlelere daha çabuk ulaşıp daha etki yaratabiliyorlar. Bu bizim mesleğimizde bir sorumluluk, yapmaktan kaçınmamamız gereken bir iş.
Kaynak: Mert Öner
Tiyatronun topluma olan etkisini değerlendirecek olsanız ne dersiniz?
Sanat sanat içindir. Sanatı sanat üretiminde bulunmak istediğin için yaparsın ama şuna da %100 inanıyorum tiyatro iyileştirir. Tiyatro dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için aracıdır. Tiyatro bir farkındalık yaratmak için, bir yaşam önerisi sunmak için önemli bir araç.
Gelecek için umutlarınız neler?
Tüm dünya için herkesin eşit şartlarda, kendiyle mutlu ve huzurlu olabileceği, dünyanın hiçbir yerinde ayrımın ve öteki kavramının kalmadığı, sınırların ortadan kalktığı; dil, din, ırk, cinsel tercihin birisini sevmeye engel olmayacağı bir dünya hayal ediyorum. Mesleğim için de üretmeyi, otosansüre düşmeden desteklenen bir sanat hareketini diliyorum.