15 Eyl 2018
Otuzbeşlik

Monitor - Bağışla beni, daha yüksek sesle konuşamam

 

Baıla beni, daha yüksek sesle konuamam



 

zmir merkezli kâr amacı gütmeyen güncel sanat platformu Monitor, yeni sezonun açılıını yapacaı ikinci sergisinde, stanbul merkezli video sanatçısı Ali Kazma ve Slovenyalı sanatçı ikilisi Plateauresidue’yu aırlıyor. Eski Austro-Turk Tütün Deposu’nda 15 Eylül’de açılacak sergi, 30 Eylül 2018 tarihine dek izlenebilir.

Hayatta kalma içgüdüsünün, Dünya’yı deitirme ve ardından ona sahip olma arzusuna dönütüü insan, kendini ve temas ettii her eyi, yavalamadıı kadar çabuk kaybetme riskiyle karı karıya. Politik, ekonomik, sosyal ayrım gözetmeden dünya nüfusunun hızla azalmasına neden olabilecek gelimeler yanı baımızda, aracımızın kontaını bir kez daha çevirmemizi bekliyor.

nsanların, geliimin bir bedeli olduunu bilmeden gezegenin mutlak hükümdarı olduu insan kökenli çabalıyordu. Dünya engin ve tükenmez görünüyordu, ancak, farkında olmasak da doal denge zaten bozulmutu”*

 

 

Bugün 84 yaında olan Fransız buzul bilimci Claude Lorius, iklimin nasıl evrimletiini tanımlamak için en eski buz ve bu buzun olutuu iklim sıcaklıını bulmaya karar verdiinde 20’li yalarının sonundaydı. Lorius, macerayla balayan yolculuunda, insanın iklim deiikliindeki rolünü ispatlayıp öngörülerinin Dünya’nın farklı bölgelerinde gerçekleen yangınlar, iddetli fırtına, seller, heyelan ve sıcak hava dalgalarıyla doru çıkmasına tanık olmaya devam ediyor.

 

 

Çalımalarının temelini, insanlıın tamahkâr ve ihmalkâr davranıları sonucu dengesi bozulan doaya yönelik pasiflie karı mücadelenin oluturduu sanatçı ikilisi Plateauresidue’nun, Alma Mater isimli video çalıması, Slovenya’da varlıını sürdüren birkaç buz maarasından birinde geçiyor. Çalımanın odak noktasını, küresel ısınma sonucu hızla erimekte olan buz katmanı oluturuyor. Aaç dallarının arasından sızıp gelen Güne’in aydınlattıı bu yerin önceden nasıl olabileceini, hala ormanların varlıını gözleriyle görebilminesil olarak zihnimizde tamamlayabiliyoruz. Yıkılmıve göz ardı edilmidoaya, henüz unutulmadıını hatırlatmak için orada bulunan bir karakterle karılaıyoruz. Bu karakter, fantastik kahramanların favori rengi olan kırmızı tulumunu giyip aır aır buz maarasına doru yol alıyor. Sırtında taıdıı, köpükten, el yapımı bir soutucuyla, maaradan kalabilecek son parçayı muhafaza edebilme naifliiyle, yıkımın ve tekrar doumun bir arada yaadıı ormanda ilerleyerek. Toprak zeminde yer yer görünen buz parçaları, geçmiteki ormanların u an yerleim yeri olup, kalan birkaç aacı görünce orada aaç olmasına aırdıımız anları hatırlatıyor. Maaranın giriinde, kayaların üzerinde ince bir tabaka halinde görünen buz katmanı, ilerledikçe üzerimizde ihtiamlı olduu kadar buruk bir his bırakıyor. Sarkıtların ucundan saniyede birkaç defa damlayan sular, dönüümün hızı hakkında düünmemize olanak salıyor. Hemen orada düen bir sarkıttan yapılan buzdan mercek, ardından baktıımız oluyor ve yok olanın penceresinden yok oluu izliyoruz.

Mercein eriyihızının sürükledii kaygı, bundan sonra hep yanı baımızda kalacakmıhissi veriyor. Soutucunun kapaının altından, kurtarılan son buz parçası için küçük bir dünya aralanıyor.

 

 

Atina’nın Mati kasabasında çıkan yangında Angelopoulos’un yok olan arivi gibi, yeryüzünün hikayesinin gizli olduu buzulların erimesiyle geçmisilinirken, gelecek için umutlu olmak imkansız hale geliyor. Döngüsel varolua darbe vuran hatalarımızın bedelini ödediimiz bu sonbahar ardından gelecek kı, bize neyi getirecek?

Ali Kazma’nın 2013 yılında, ilk kez Venedik Bienali 55. Uluslararası Sanat Sergisi'nin Türkiye Pavyonu'nda gösterilen video serisi Rezistans’a 2015’te ekledii çalıması Kasa’da, olası bir nükleer saldırı, deprem ve küresel ısınma sonucu suların yükselmesi durumunda, bitki genetik çeitliliini bir sonraki nesle aktarmak üzere tüm felaketlere dirençli ekilde tasarlanan bir depoyu izliyoruz. Adaların varoluundaki yalnızlık, onları korunaklı bir yer haline getirebilir mi? Büyük kara parçası hastalıklı hale geldiinde, uzak tutulması deil, bu kez korunması gerekenler, bir adada tecritte tutulabilir mi? nsan eliyle yapılabilecek kıyımdan, insanın hayatta kalabilmesi için gerekli olanı korumak için artık yeterince emareye sahip miyiz?

 

 

Bu seferki korunak, Alma Mater’dakinden oldukça büyük. Norveç ve Kuzey Kutbu arasındaki Svalbard Adası’nda buzullar henüz tamamen kaybolmamı, Günehala tepede ve kar yaıyor. Bata duyduumuz kuveya baka bir kutup canlısının sesine rüzgârın uultusu elik ediyor. Keskin sakinliin ardından mekânın içindeyiz, en son ne zaman orada olduklarını bilemesek de insan aktivitesine ait izler mekânda duruyor. Sessizlik mekanik sesle bozulurken, uzun ve souk koridorların ardından deponun bulunduu yere ulaıyoruz. Bu, yaam belirtisinin neredeyse olmadıı görüntü, içinde tüm dünyayı renklendirebilecek milyonlarca tohum barındırıyor. Birbirinin aynı kutularda sınıflandırılmıdünyanın farklı bölgelerinden gelen tohumlar, belki birgün tekrar topraa dönmek üzere nadasın sona ermesini bekliyor. Kaybetmek üzere olma, koruma içgüdüsünü uyaran faktörler arasında en önemli güç olabilir mi?

Goethe-Institut, Hollanda Büyükelçilii, stanbul sveç Bakonsolosluu ve Fransız Kültür Merkezi’nin öncülüünde balatılıp, stanbul Kültür Sanat Vakfı (KSV) ve Anadolu Kültür’ün ibirliiyle gerçekletirilen “Kültür için Alan” tarafından desteklenen Monitor’ün, “Baıla beni, daha yüksek sesle konuamam” isimli sergisi, 30 Eylül 2018 Pazar gününe dek Eski Austro-Turk Tütün Deposu’nda ziyaret edilebilir.

 

Jacquet Luc (Yön.), Buz ve Gökyüzü (La Glace et le Ciel), ESKWAD, Wild-Touch, Pathé, Kering, CNRS Images, Fransa, 2015