Nihayet Cihan: İyi ki can sıkıntısı ve yalnızlık var
Nihayet Cihan, Anadolu Üniversitesi, Klasik Arkeoloji Bölümü mezunu 37 yaşında bir sanatçı. Son 8 aydır Fethiye'de yaşıyor. Cihan, Dune adlı kitapta okuduğu "Korkmamalıyım. Korku aklın katilidir." cümlesi ile cesaret bulup sevmediği bir hayatı terk ediyor ve kendine yeni bir yol çiziyor. Senelerce geziyor sonunda ormandan topladığı malzemelerle Jungle Dudes adını verdiği sevimli mi sevimli hayran olunası küçük karakterler yaratıyor. Ağaçlardan, çiçeklerden, bitkilerden yerlere düşmüş parçalar; kozalaklar, dallar, kabuklar onun ellerinde birer minik karaktere dönüşüyor.
Cımbız, pense, diş fırçası, küçük bir çakı gibi aletlerle de doğadan topladığı malzemelere bir vücut veriyor. Hassas, kırılgan ve büyüleyici minik kahramanlar yaratıyor. Nihayet Cihan'la yola çıkma cesaretini nasıl bulduğunu, kırılgan şeyler üretmenin avantajlarını ve dezavantajlarını, yaratım sürecine dair merak ettiklerimizi konuştuk. Jungle Dudes'u Instagram üzerinden takip edebilirsiniz.
Karavanda yaşamak, domates toplayarak, garsonluk yaparak, bir yerleri temizleyerek yaşamını sürdürmek… Oradan oraya sürüklendiğin bir hayatın olmuş. Kulağa çok güzel geliyor. Önce bundan başlamak istiyorum. Gidebilme, sürüklenebilme cesaretini nasıl buldun?
Hiç istemediğim bir şehirde, sürekli eleştirdiğim bir sistemin içinde, durmaksızın kendini tekrar eden günlere uyanmak ve bu koşullarda devam edecek bir yaşamı kabullenmek çok zordu çünkü. Avusturalya’ya doğru yola çıkmadan yaklaşık birkaç ay önce Frank Herbert’ın Dune serisini okumaya başlamıştım. Zihnimin sınırlarını genişleten, hayatıma o günden bugüne yön veren mesajı şudur o kitabın: “Korkmamalıyım. Korku aklın katilidir.”
“Şimdiye dek her zaman en çok değiştirmeye çalıştığım şey kendi yaşamım, alışkanlıklarım ve çevrem oldu.” demişsin. Neleri değiştirmek istedin ve ne kadarını değiştirebildin?
Bana, yaşamıma, ruh ve akıl sağlığıma olumlu yönde hizmet etmediğini fark ettiğim öyle ya da böyle yapmış olduğum seçimlere, insanlara, ilişkilere, mekanlara, işlere olan ihtiyaç hallerim, bağımlılıklarım... O kadar kolay değil tabii... Kimi alışkanlıkları gözümü kırpmadan kesip atabilirken kimilerini görüp, anlayıp, kabullenmek yıllar sürüyor. Neşemi kaybettiğim koşullarda, değişim vaktinin geldiğini anlıyorum, sonra yine yollar görünüyor.
Arkeoloji okudun, farklı işler yaptın. Peki Jungle Dudes öncesinde bir şeyler üretiyor muydun?
Bir şeyler ile meşgul olmak, yaratmak en önemli ihtiyaçlarımdan biri. Kendimi bildim bileli türlü el işleri, örgüler, takılar hayatımın bir parçası.
Oldukça hassas ve kırılgan malzemelerden bir şey üretiyor olmanın avantajları ve dezavantajları neler?
Sanırım bu durumun benim için tek avantajlı tarafı, bana tekrar tekrar her şeyin geçici olduğunu ve bunun bir önemi olmadığını hatırlatması. Bu yaratım sürecinin başladığı ilk zamanlarda bu çocukların başına gelen her kazada üzülüp, dertlenirken, şimdilerde metanetle karşılıyorum. “Hay Allah” diyorum, tamir ediyorum, yeniliyorum, geçip gidiyor. Hassaslık, kalıcılık, kırılganlık, devamlılık... Hiçbir şey kalıcı değil çok şükür. Son iki aydır, sosyal medya üzerinden bana ulaşıp bu dostlardan isteyen insanlara onları sağlam ulaştırabilme stresi ise en büyük dezavantajı. Kargo sırasında düzeltilebilir hasarlar oluşabiliyor bazen ama neyse ki insanlar bu riskin farkındalar, böyle durumları inanılmaz bir anlayış ve olgunlukla karşılıyorlar.
Doğada malzemeleri toplarken yapacağın karakter aklında oluyor mu yoksa karakter malzemeyi topladıktan sonra mı ortaya çıkıyor? Hangisi hangisini doğuruyor?
Malzemelerden karakter doğuyor. Yeni bir malzeme ile karşılaştığımda bazen baş, göz, bacak, anten gibi uzuvlar görüyor olsam da karakterler çalışma masama oturduğum zaman, o anda şekilleniyor.
Çocukluğunun doğada geçmesinin sence bu yeteneğin üzerinde bir etkisi var mı?
Tabii, muhakkak. Çocukken yaz tatillerinde köye gider gitmez, hemen başlardım ne bulursam toplamaya. Kendimi bildim bileli, yerden bir şeyler topluyorum. Taşlara ve ölü kelebeklere epey bi zaman ayırmışımdır. Şehre dönüş zamanı geldiğinde, anneme çaktırmadan onları valize koymak için türlü karın ağrısı çekerdim.
Can sıkıntısı ve doğadan gücünü aldığını söylüyorsun. Can sıkıntısı nasıl böyle güzel bir motivasyona, yaratıcılığa dönüştürülebilir?
Benim için can sıkıntısı, bana “Hadi kalk bir şeyler yap!” mesajı veren bir sancı. Hareket et, yürü, kaç-git ya da üret. Can sıkıntısının içinde debelenmeden, onu bizleri herhangi bir uğraşa, üretime, hizmete, yeniliğe yönelten itici bir güç olarak görmekte fayda var sanırım. Benim için ellerimle ya da fiziksel olarak tamamen hareket halinde herhangi bir şey yapmak zihnime, ruhuma çok iyi gelen, meditatif etkileri çok yüksek uğraşlar.